İş Kazası Nedir?
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası konusunu işlemeden önce, "iş kazası" teriminin kavramsal çerçevesinin çizilmesi gerekmektedir. Çünkü uygulamada vatandaşlarımızın deneyimlediğini gördüğümüz en büyük sorun, yaşanılan bir olayın hukuki anlamda iş kazası olup olmadığının bilinmemesi olmaktadır.
İş kazası, işçinin işyerinde veya işverenin görevlendirmesi ile işyeri dışında çalışma fiilini sürdürdüğü esnada meydana gelen ve işçinin hemen ya da sonradan, bedenen veya ruhen engelli hale gelmesine veya ölmesine neden olan zararlandırıcı olaylara denir. Bir olayın kişiler tarafından iş kazası olarak tanımlanması yeterli değildir, söz konusu kazanın hukuken "iş kazası" niteliğini haiz olması gerekmektedir.
İş kazası, 4857 sayılı İş Kanunumuz, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuz ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunumuz ile diğer ilgili iş hukuku mevzuatında düzenlenmiştir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunumuzun 3/1-g. Maddesine Göre: "İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı" şeklinde tanımlanmaktadır.
Görüldüğü üzere, hukuken bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için kazanın işyerinde meydana gelmiş olması gibi bir zorunluluk söz konusu değildir. İş yerinde gerçekleşmemiş olsa dahi, işin yürütülmesi nedeniyle meydana gelen kazalar, iş kazası olarak nitelendirilir. Aynı durum, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13. maddesinin 1. fıkrasında çok daha detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13/1. Maddesine Göre: "İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır."
Dolayısıyla örneğin: Bir işçinin işyerinde çalışırken(doğrudan yapılan işten kaynaklanıyor olmasa dahi) kalp krizi geçirmesi, iş çıkışında işyerine ait ve işveren tarafından sağlanan servis aracıyla evine dönerken trafik kazası geçirmesi, işverenin görevlendirmesi ile işyeri dışında bulunan bir yerde iş için bulunduğu esnada düşüp yere çakılması gibi durumlarda yaşanılan bu olayların iş kazası olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu makalemizde özel olarak iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarına ilişkin hususlara değineceğimiz ve bu konuyu detaylandıracağımız için, genel olarak iş kazası konusuna dair bilgi edinmek için konuya dair makalemizi inceleyebilirsiniz: İş Kazası Nedir, İş Kazası Halinde Yapılması Gerekenler Nelerdir?
İş Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası
İş kazası nedeniyle tazminat davaları, iş kazası sonucunda işçinin bedensel veya ruhsal bütünlüğündeki eksilme ya da işçinin ölmüş olması nedeniyle yakınlarının maddi veya manevi bütünlüğünde meydana gelen eksilmelerin giderilmesi amacıyla açılan davalardır.
İş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilmesi için yaşanan olayın hukuken "iş kazası" niteliğine sahip olması ve yaşanan kaza sonucunda bir zararın meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bu anlamda tazminatın yalnızca meydana gelen zararın giderilmesi amacına yönelik olduğu hususu ile bir çeşit zenginleşme aracı olmadığı unutulmamalıdır.
İş kazası nedeniyle tazminat davası açmadan önce, mutlaka yaşanan olayın iş kazası olduğunun tespiti sağlanmalıdır. Bunun için, aşağıda detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere: Öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu'na(SGK) başvuruda bulunulmalı, SGK'nın olayı iş kazası olarak kabul etmemesi durumunda ise iş kazasının tespiti davası açılmalıdır.
a) Taraflar
İş kazası nedeniyle tazminat davalarının tarafları, somut olayın gereklerine göre değişiklik gösterebilmekle birlikte işçi, işçinin yakınları ve işveren olarak sayılabilir. Taraf teşkilinde hataya düşülmesi, yargılama sürecinin gereksiz yere uzamasına sebebiyet verebilecek nitelikte bir hata olma ihtimali taşımaktadır.
Bakınız: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/5621 E., 2015/22051 K. sayılı kararında: "Somut olayda, davacının işvereni A.Ş. olmasına rağmen davanın E.. Ö.. isimli gerçek kişi aleyhine yürütülerek karar verilmesi doğru olmamıştır. Yapılacak iş; husumetin davacının işvereni Tic.A.Ş.'ye yönetilerek, tüm delillerin bir bütün halinde değerlendirilerek bir karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." ifadeleriyle, taraf teşkilin hata yapılmasının bozma nedeni teşkil edeceğini açıklamıştır. Bu nedenle sürecin gereksiz yere uzamaması ve hak kayıplarına sebebiyet vermemek adına taraf teşkilinin sağlanması aşamasında da profesyonel davranılmalıdır.
a.1) Davacı
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasını:
İş kazası sonucunda bedensel veya ruhsal bütünlüğünde eksilme yaşanan işçi veya
İş kazası sonucunda ölen işçinin desteğinden yoksul kalan yakınları
açabilir. Dolayısıyla davacı, işçi veya işçinin yakınlarıdır. "Destekten yoksun kalan" ifadesi, yalnızca işçinin mirasçıları demek değildir. İş kazası sonucunda vefat etmiş olan işçinin kendilerine destek olduğu hususunu, yani destek olgusunu ispat eden herkes davacı olabilir.
a.2) Davalı
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, işverene karşı açılır. Dolayısıyla bu davada işveren, davalı konumundadır. Uygulamada taraf teşkiline dair en sık gerçekleştirilen hatalı davranış, iş kazasının tespiti davalarında olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu'nun da tazminat davasında davalı olarak gösterilmesi olmaktadır. Oysa Sosyal Güvenlik Kurumu'nun iş kazası nedeniyle üstlendiği yükümlülükleri arasında, maddi ve manevi tazminat yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 2013/11450 E., 2014/305 K. sayılı kararında bu durum açıkça gözler önüne serilmektedir:
"Somut olayda, davacı sigortalı ile davalı SGK arasında hizmet akdine dayanan bir ilişki olmadığı gibi, davalı SGK'nın davada taraf sıfatı da bulunmamaktadır. Bu nedenle maddi tazminat istemine dair aleyhinde hüküm kurulan davalı SGK yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır."
b) İspat ve Deliller
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarında iş kazası tespit tutanağı, sağlık raporları, epikriz raporları vb. hastane kayıtları, bordro tanıklarının beyanları, işyeri kamera kayıtları, kolluk tutanakları, tanık beyanı, bilirkişi raporu, uzman görüşü raporu, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun olaya ilişkin kayıt ve evrakları, kesinleşmiş mahkeme kararları(iş kazasının tespitine ilişkin) dahil olmak üzere hukuka uygun her türlü delil kullanılabilir.
Tazminat talep eden işçi veya yakınları: Tazminat davasına konu edilen olayın iş kazası olduğunu, iş kazası sonucunda maddi ve manevi zararın meydana geldiğini ve kaza mağduru işçinin kusurlu olmadığını(kusur oranında tazminat miktarından indirim yapılabileceği unutulmamalıdır) ispatlamalıdır. Tazminat davasına konu edilen olayın iş kazası olduğu hususunun ispatına istinaden Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları veya iş kazasının tespiti davası sonucunda mahkeme tarafından hükme bağlanıp kesinleşmiş kararları dosya muhteviyatına kazandırabilir.
Ancak bu noktada unutulmaması gereken çok önemli bir husus söz konusudur: İş kazası nedeniyle tazminat davasında yaşanan olayın iş kazası olduğunun tespiti talep edilemez. Eğer dava açılmadan önce iş kazasının tespitine ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu veya mahkeme tarafından karar verilmemişse, açılan tazminat davasında davacıya, olayın iş kazası olduğunun tespitini sağlaması için süre verilir. Bu hususa ilişkin olarak detaylı bilgi edinmek için, konuya istinaden hazırlamış olduğumuz makalemizi inceleyebilirsiniz: İş Kazasının Tespiti Davası
Bunun yanında, iş kazası nedeniyle tazminata hükmedilebilmesi ve tazminat tutarının belirlenebilmesi için işçinin kusuru ve kaza sonucunda meydana gelen zarar olgularının da açıklığa kavuşturulması gerekecektir. Bunun için, yukarıda değinmiş olduğumuz üzere: Tanık beyanı, bilirkişi raporu, uzman görüşü raporu, iş kazası tespit tutanağı ve kolluk tutanakları ile başkaca belgeler ileri sürülebilir. Ancak her somut olayın özelliğine göre ileri sürülecek olan delillerin belirlenmesi aşamasında mümkün olabildiğince yaratıcı düşünülmeli ve tazminat talebinin yalnızca bir zenginleşme aracı olarak ileri sürülmesinden ziyade, gerçekten mevcut olan bir zararın giderimi için talep edildiği ispatlanmalıdır.
c) Tazminat Miktarının Belirlenmesi
İş kazası nedeniyle tazminat davalarında tazminat miktarının belirlenmesi için her somut olayın gereklerine uygun olarak değerlendirme yapılması gerekir. Ayrıca aşağıda değinecek olduğumuz üzere uzmanlık gerektiren hususların tespiti için bilirkişi ve uzman görüşü gibi delillerden yararlanılması gerekeceğinden dolayı iş kazası nedeniyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davalarında mutlaka bilirkişi ve uzman görüşü gibi delillerin dava dilekçesi ile delil dilekçesinde yer alması gerekmektedir.
Ayrıca, iş kazası nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminata istinaden farklı değerlendirmeler yapılır ve tazminat miktarının belirlenmesinde farklı hususlar göz önünde bulundurulabilir. Aşağıda, alt başlıklar halinde bu hususları kısaca detaylandırmaya çalışacağız.
c.1) Maddi Tazminat Miktarının Belirlenmesi
İş kazası nedeniyle maddi tazminat, yaralanan işçinin:
Tedavi giderleri,
Kazanç kaybı,
Çalışma gücünün azalması ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve
Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
gibi maddi ve objektif, hesaplama konusu edilebilir kayıplarını karşılamaya yönelik olarak talep edilir.
Eğer iş kazası sonucunda ölüm meydana gelmişse, ölenin yakınlarının talep edeceği maddi tazminat miktarının hesaplanmasında:
Cenaze giderleri,
Ölenin desteğinden yoksun kalmış olan kişilerin(mirasçı veya akraba olma zorunluluğu yoktur) bu destekten yoksun kalmış olmaları sebebiyle uğradıkları kayıplar,
İş kazası mağduru olan işçi, kazadan sonra hemen vefat etmemişse aradan geçen sürede harcanan tedavi masrafları ile çalışma gücünün azalması ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
Bunlara ek olarak işçinin herhangi bir malı da zarar görmüşse, bu malların da tazminine ilişkin şartların mevcut olması durumunda işverenden talep edilmeleri mümkündür. Ancak uygulamada bu tarz bir duruma pek sık rastlanılmamakta, genellikle yalnızca ölüm nedeniyle işçi yakınlarının uğradıkları zararlar ile yaralanan işçinin bedensel zararlarının tazmini talep edilmektedir.
Yukarıdaki zarar kalemleri, dava dosyasının alanında uzman bilirkişilere tevdi edilmesiyle hesap konusu edilir ve raporlanır. Davaya bakmakta olan mahkeme, bilirkişilerce tanzim edilen raporu da dikkate almak suretiyle somut olaya uygun düşen bir maddi tazminat miktarına hükmeder.
Ancak maddi tazminat miktarının hesaplanmasında hakkaniyetin sağlanabilmesi adına tarafların kusur oranlarının kesin olarak tespiti, taraflara Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan bağlanan ödemeler, kaza mağduru işçinin gerçek geliri gibi hususların da tespit edilerek tazminat miktarının belirlenmesi aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle "taraflarca getirilme ilkesi" gözden kaçırılmamalı ve tüm bu hususlara değinilmelidir.
c.2) Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi
İş kazası nedeniyle manevi tazminatın konusu, bedensel bütünlüğü zedelenen işçinin ve iş kazası sonucunda ağır bedensel zarar ya da ölüm meydana gelmişse işçi yakınlarının manevi zararlarının mümkün mertebe giderilmesinden ibarettir.
Manevi tazminat talebine ilişkin olarak hükmedilecek olan para, kaza mağduru işçi veya yakınları nezdinde manevi huzur doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte, özgün bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla manevi tazminata hükmedilirken: Alışılagelmiş anlamıyla tazminat teriminden farklı olarak belirli bir malvarlığı değerinde meydana gelen zararın karşılanmasından ziyade, yaşanılan olay sonucunda deneyimlenen acı, elem, keder ve ıstırabın bir nebze olsun ortadan kaldırılması veya hafifletilmesi arzulanmaktadır. Dolayısıyla manevi tazminat miktarının sınırı, manevi tazminat ile karşılanmak istenen bu amaca uygun olarak belirlenmelidir. Buna ek olarak, tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağı hususu da dikkatlerden kaçırılmamalıdır.
Maddi tazminata hükmedilebilmesi için gereken şartlar mevcutsa, manevi tazminata da hükmedilebilir. Dolayısıyla manevi tazminata ilişkin olarak özel şartlarla birlikte ve hatta bu şartlardan daha önce, tazminatın genel şartlarının, yani olayda maddi tazminata hükmedilebilmesinin bağlı bulunduğu şartların mevcut olması aranır. Ancak manevi tazminata hükmedilebilmesi ve tazminat miktarının belirlenebilmesi için, hakim tarafından her somut olayın kendisine has özel hal ve koşulları dikkate alınmalı ve olaya ilişkin olarak takdir yetkisi kullanılmalıdır. (Bakınız: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 1966/7 E. , 1966/7 K. sayılı kararı)
Hakim, manevi tazminat talebine istinaden takdir yetkisini kullanırken: Somut olayın meydana geliş şekli, olay tarihi, olayın ağırlığı, tarafların kusur durumu, işyerinde alınmış veya alınmamış olan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü gibi birçok farklı unsurdan faydalanabilir. Dolayısıyla tüm bu hususlara ilişkin beyanların ve delillerin yargılama usulüne uygun bir şekilde ileri sürülmesi, faydalı olacaktır.
d) İşçinin Kusurunun Dikkate Alınması
İş kazası nedeniyle tazminat davalarında tarafların kusur oranlarının tespiti, maddi ve manevi tazminat miktarlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle iş kazası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında, kusur oranının taraflar arasında çekişmeli bir husus olması durumunda kusur tespiti mutlaka sağlanmalıdır. Bunun sebebinden kısaca özetle bahsetmemiz ve örneklendirmemiz gerekirse:
İşçinin kazanç kaybının hesaplanmasında, tespit edilen kazanç kaybı üzerinden işçinin kusuru oranında indirim yapılır,
Türk Borçlar Kanunumuzun 56. maddesine atıf yapılan ve yerleşik hale gelmiş bulunan Yargıtay içtihatlarında, olayın özellikleri dikkate alınırken tarafların kusur oranı da masaya yatırılmaktadır.
Bakınız, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/868 E., 2018/9564 K. sayılı kararında:
"Dosyanın incelenmesinden; 02/07/2013 tarihli kusur raporu ile kazalıya % 50 oranında kusur yüklendiği, 22/11/2016 tarihli kusur raporunda % 30 oranında kusur yüklendiği, kusur raporlarının çelişkili olup çelişkinin giderilmediği ve söz konusu raporları oluşturan bilirkişi heyetinde kardiyoloğun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yapılacak iş, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda olayın beyin kanamasına bağlı kardiyo pulmuner arrest sonucu ölüm olduğu gözetilerek aralarında bir kardiyoloğun da bulunduğu 3 kişilik iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinden, meydana gelen iş kazası olayında muris veya davalıların kusurunun bulunup bulunmadığını, kusuru bulunanlar varsa her bir taraf için ayrı ayrı açıklanmak suretiyle nedenlerini, kalp krizinin oluşmasında işyeri koşullarının etkili olup olmadığını, sigortalının kendi bünyesinden kaynaklanan nedenlerin ne kadar etkili olduğunu da kapsar şekilde tespit eden kusur raporu aldıktan sonra sonucuna göre karar vermektir." şeklinde, yargılama esnasında tarafların kusur durumu ile kusur oranlarının tespitinde gerçekleştirilen hataların bozma nedeni yapılacağına hükmetmiştir.
e) Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süreler
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talepleri, Türk Borçlar Kanunumuzun 146. maddesi gereği 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Türk Borçlar Kanunumuzun 146. Maddesine Göre: "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir."
Zamanaşımının başlangıç tarihi olarak, failin ve zararın öğrenildiği tarih esas alınmalıdır. Kaza mağduru işçinin zararı öğrenmesi demek: Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmak ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir.
f) Görevli ve Yetkili Mahkeme
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme, İş Mahkemesidir. İş Mahkemesi bulunmayan yerlerde yer alan Asliye Hukuk Mahkemesi, bu davaya İş Mahkemesi sıfatıyla bakar.
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarında yetkili mahkeme ise, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 6. maddesi gereği:
Davalı gerçek veya tüzel kişinin(işveren veya diğer sorumlular), davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi,
İşin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesi,
Davalı birden fazla ise(Örneğin birden çok işveren mevcut ise) bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
g) Zorunlu veya İhtiyari Arabuluculuk
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 3/3. maddesindeki açık hüküm gereğince iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davaları açısından arabuluculuk dava şartı değildir. Sonuç olarak iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla arabuluculuk süreci işletilmeksizin doğrudan iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.
Ancak bu belirtmiş olduğumuz hususlar, yalnızca dava şartı arabuluculuk sürecine ilişkindir. Taraflar, dava şartı olmasa dahi ihtiyari arabuluculuğa başvurabilir ve aralarındaki uyuşmazlığı ihtiyari arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturabilir.
h) Olayın İş Kazası Olduğunun Tespit Edilmesi
İş kazası nedeniyle tazminat davalarında, meydana gelen olayın iş kazası olduğunun tespitine ilişkin karar verilmesi mümkün değildir. Bunun için dava öncesinde, olaya istinaden Sosyal Güvenlik Kurumu'nun olayın iş kazası olduğuna karar vermiş olması ya da iş kazasının tespiti davası sonucunda mahkeme tarafından olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi gerekmektedir. Aksi takdirde davacıya, olayın iş kazası olduğunu SGK'ya başvuru ya da dava yoluyla sağlaması için süre verilir ve bu husus bekletici mesele yapılır. Bu tip detay hususlardan dolayı, iş kazasına ilişkin yasal süreçlerin takibinin alanında uzman bir tazminat avukatı veya iş hukuku avukatı aracılığıyla yürütülmesi tavsiye edilmektedir. Aşağıda, iş kazası tespitine ilişkin detaylı bilgiler yer almaktadır.
Zararlandırıcı Olayın İş Kazası Olduğunun Tespit Edilmesi
İşçinin başına gelen olayın iş kazası olması, hukuki olarak "iş kazası" niteliğine sahip olduğu anlamına gelmez. Bir olayın hukuki anlamda iş kazası olduğunun tespiti:
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun kabulüyle veya
SGK'nın olayı iş kazası olarak tanımlamaması nedeniyle açılacak olan iş kazasının tespiti davası sonucunda mahkeme kararıyla
sağlanmalıdır.
Meydana gelen olayın iş kazası olduğu hususu tespit edilmeksizin iş kazası nedeniyle tazminat davası açılması durumunda, iş kazası nedeniyle tazminat davasında olayın gerçekten iş kazası olduğunun tespiti sağlanamayacak olduğundan dolayı davacıya SGK'ya başvuru yapması ve başvurudan sonuç alınamaması durumunda yetkili ve görevli mahkemede iş kazasının tespiti davası açması için süre verilir ve bu süre, iş kazası nedeniyle tazminat davası açısından bekletici mesele yapılır.
a) Kuruma Bildirimde Bulunulması
İş kazasının meydana geldiğini öğrenen işveren, öğrenme tarihinden itibaren 3 iş günü içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na doğrudan veya taahhütlü posta yoluyla bildirimde bulunmak durumundadır. Aksi takdirde idari para cezası vb. çeşitli idari yaptırımlarla karşı karşıya kalması durumu söz konusu olabilmektedir.
İşveren tarafından kuruma bildirim sağlanmamışsa, işçi bizzat kendisi de elindeki belgelerle birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvuru yapabilir ve olayın iş kazası olarak kabulünü Kurum'dan talep edebilir.
Bildirim ve başvuru üzerine SGK tarafından verilecek olan karar üzerine taraflar, olayın iş kazası olduğunun veya iş kazası olmadığının tespitini mahkemeden talep edebilir.
b) İş Kazasının Tespiti Davası
Yukarıda açıklamış olduğumuz üzere Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılan bildirime rağmen SGK tarafından söz konusu olayın iş kazası olduğuna karar verilmezse, işçi veya talep hakkı sahibi olan işçi yakınları tarafından yetkili ve görevli mahkemeye başvurularak iş kazasının tespiti davası açılabilir ve yaşanan olayın iş kazası olduğu hususunun mahkeme tarafından yürütülecek yargılama sonucunda karara bağlanmasını talep edebilir.
Bakınız, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/2558 E., 2015/5241 K. sayılı kararında:
"...zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı öncelikle Kurum tarafından tespit olunacak bir husustur. Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmemesi durumunda ilgililer işverenin yanında Kurumu da hasım göstererek iş kazası tespit davası açabilirler. Bunun yanında aksine olarak Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmesi halinde ise ilgililer Kurumu da hasım gösterecekleri bir dava ile yine olayın iş kazası olmadığının tespitini her zaman mahkemelerden isteyebilirler. Bir olayın iş kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulmasının zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin de neticelerinin bulunması nedeniyle önemli olup bu ihtilaf yani olayın iş kazası olup olmadığına dair ihtilaf öncelikle Kurumun yapacağı tahkikata sonrasında ise tarafların açacağı tespit davalarının neticesine bağlı bir ihtilaf olup açılan tazminat davalarında öncelikle çözümü gereken bir husustur." ifadeleriyle, bir olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak kabul edilmemesi durumunda işçi tarafından iş kazası tespit davası açılabileceği hususu açıkça belirtilmiştir.
Sıkça Sorulan Sorular
İş Kazası Nedeniyle Tazminat Alabilir Miyim?
İş kazası nedeniyle maddi veya manevi tazminat alınıp alınamayacağı hususu, her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulur. Yaşanan olayın hukuken iş kazası olup olmadığı, işçinin kendi kusurunun mevcut olup olmadığı, çalışma ilişkisinin hizmet sözleşmesi kapsamında kalıp kalmadığı gibi bir çok husus değerlendirilir ve buna göre karar alınır. Dolayısıyla bu hususa ilişkin olarak, alanında uzman bir işçi avukatı ile görüşülüp hukuki danışma hizmeti alınması tavsiye edilmektedir.
İş Kazası Nedeniyle Ne Kadar Tazminat Alınır?
İş kazası nedeniyle ödenecek olan tazminat miktarı, maddi ve manevi tazminat türleri açısından farklılık göstermekle birlikte: Olayın meydana gelme şekli, niteliği, zamanı, kaza mağduru olan işçi veya yakınları üzerinde bıraktığı bedensel ve ruhsal etkileri, işçinin yaşı, eğitim durumu, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik durum, tarafların sosyal, ekonomik ve kültürel durumları, tarafların kusur oranları gibi bir çok husus dikkate alınarak belirlenir. İş kazası nedeniyle tazminat talebinin dava yoluyla ileri sürülmesi durumunda bu hususlar bilirkişi raporu ve uzman görüşü gibi deliller yardımıyla somutlaştırılır.
İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarında Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
İş kazası nedeniyle tazminat talepleri, Türk Borçlar Kanunumuzun 146. maddesinde yer alan açık hüküm gereğince 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu on yıllık zamanaşımı süresi, işçinin zararı öğrenmesinden başlar. Zararın tam olarak öğrenildiği anın tespiti önemlidir. İşçinin zararı öğrenmesi demek: zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmak ve açılacak olan bu davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartların öğrenilmiş olması demektir.
İş Kazası Nedeniyle Tazminatı Kim Öder?
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat, işveren tarafından ödenir. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun iş kazası nedeniyle tazminat yükümlülüğü bulunmamaktadır. SGK, yalnızca kanunda sayılan kalemleri karşılamaktadır(Örneğin: Geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri vb. gibi)
İş Kazası Geçiren İşçinin Hakları Nelerdir?
İş kazası geçiren işçi kazanın meydana geliş şekli, niteliği ve meydana getirdiği zarar dikkate alınmak suretiyle: Geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, malul aylığı, maddi ve manevi tazminat gibi birçok farklı hakkını duruma göre SGK ve işveren gibi muhataplara karşı ileri sürebilmektedir. Her somut olay kendi özelinde değerlendirilecek olduğu için, detaylı bilgi edinmek adına alanında uzman bir iş hukuku avukatı ile görüşülmesi ve hukuki danışmanlık hizmeti alınması tavsiye edilir.
KONU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
21. Hukuk Dairesi 2015/8092 E. , 2016/2644 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
5510 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum sağlık kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalının sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacağı, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir. Bu yasal düzenleme gereğince düzenlenen Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 45. maddesinde sürekli iş göremezlik gelirinin iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya bağlanacağı bildirilmiştir.
Sürekli işgöremezlik oranının tespitine ilişkin davanın asıl amacı, 506 ve 5510 sayılı Yasa gereğince sigortalıya sürekli işgöremezlik geliri bağlanmasının teminine yöneliktir. Diğer yandan sürekli işgöremezlik oranının tespiti işverenin dahi hak alanını ilgilendirir. Zira işveren kusurlu ve sigortalının sürekli işgöremezlik oranı en az %10 ise, kurum sigortalının sürekli işgöremezlik oranına göre bağladığı gelirin peşin değerini işverenden isteyebilecektir.
Dava konusu olan hukuki ilişki birden fazla kişi arasında ortak olup da, bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde, dava arkadaşlığı maddi bakımdan zorunludur. Burada dava arkadaşları arasındaki hukuki ilişki son derece sıkı olup Mahkeme, mecburi dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve bir tek karar verir.
Sürekli işgöremezlik oranının tespiti istemine ilişkin dava sonucunda mahkemece verilecek hüküm gerek işverenin gerekse ... Kurumu'nun hak alanını etkileyeceğinden işveren ile ... Kurumu arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Davalılar arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı bulunması halinde, davacı bütün davalılara karşı birlikte dava açmak zorundadır. Dava bütün mecburi dava arkadaşlarına karşı değil de bunlardan birine veya bir kaçına karşı açılmış ise bu halde, dava sıfat yokluğundan reddedilemez. Mahkemenin, davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmesi için davacıya bir süre vermesi, davacı bu süre içinde davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil ederse davaya devam etmesi gerekir.